Nudiye’nin haykırışına kulak verin

Seyhan Akıncı – Sahi, coğrafya kader midir? Herkes için midir örneğin? Her ten için… Sahnedeki yedi kadın bir tabutu omuzluyor. Bize kader diye belletilmeye çalışılan ne varsa 65 yıllık kısacık yaşamını bunlara karşı mücadeleye adamış Fatma Nudiye Yalçı’nın yaptıklarını, o tabutun etrafında dans ederek kutluyorlar. Çünkü sonu belli bir yolda kendin olarak yürümek bize ezber edildiği üzere cesaret istiyor. Fatma Nudiye Yalçı, Türkiye’nin ilk kadın oyun-öykü yazarı, çevirmen ve aktivist. İBB Şehir Tiyatroları’nın ödüllü oyunu “Yaftalı Tabut” bizi 1904’te başlayıp Fatma Nudiye’nin Sofya trenine bindiği uzun bir yolculuğa çıkarıyor. Bilgesu Erenus’un yazdığı oyunun yönetmeni ise Yelda Baskın.

Baskın, Fatma Nudiye Yalçı’nın önemini “Nudiye Hanım hakkında araştırma yapmaya başladığımda, zamanının çok ötesinde, her şart ve koşulda mücadeleci, üretken bir yaşam süren, gerçek bir devrimci ile karşılaştım ve bu 2020’lerin Türkiye’sinde yaşayan bir kadın olarak beni çok etkiledi ve güç verdi” sözleriyle anlatıyor. Baskın, aldığı etkiyi 95 dakikalık tek perdelik oyunda oldukça efektif bir rejiyle seyirciye geçirmeyi başarıyor. Sahnede izlediğimiz yedi kadın Fatma Nudiye’nin farklı dönemlerine hayat veriyor. Aynı zamanda erkek karakterleri de canlandırarak tabulara muzipçe göz kırpıyor. Önce Gümüşsuyu’ndan e’lerle bebek Fatma Nudiye’nin ilk seslerini duyuyoruz. Kırmızı bir karanfil, sahnede Fatma Nudiye olan oyuncuların kimi zaman yakasına kimi zaman saçına konuyor ve seyirci için hikâyeyi takip etmeyi kolaylaştırıyor. Burjuva bir ailenin içine doğmasına karşın terazisi eşitlikten ve adaletten yana tartan Fatma Nudiye oyunun adında geçen yaftalardan ilkini gittiği Fransız okulunda yiyor, şeytan diye. Çünkü kurallara uymazsak ateş bizi bekler! Ve henüz genç bir kızken bu yaftaları alaycı bir tavırla karşısına alıp mücadele ediyor.

Marksist öğretiyle karşılaştığında genç bir kadın. Adı yüksek sesle söylenemeyen kitapların alınıp satıldığı sahafların birinde Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu ile tanışıyor. Evlilik ile sonuçlanan bu karşılaşma Nudiye Hanım’ın “Deli Nizam” tarafından terk edilmesiyle sonuçlanıyor. Oyun bize Fatma Nudiye Yalçı’nın yaşamı üzerinden 1920’lerle başlayan ve birçoğunun hikâyesi cezaevi ve sürgünle biten Türk solunun ve solcularının izdüşümünü veriyor. Oyuna nüfus etmek için öyle “Das Capital” falan devirmenize de gerek yok. Çünkü ne didaktik bir dili var oyunun ne de bir şeyi empoze etmek gibi bir amacı. Bu sebeple 1 Mayıs yürüyüşünden 1951’deki donanma davasına oradan Vatan Partisi’ne uzanan tarihsel izlek, bu dönemlere dair merak uyandırıcı bir unsur oluyor.

Geç kalmış bir saygı duruşu

Fatma Nudiye’nin 30’lu yaşlarına geldiğimizde karşımıza Nâzım Hikmet ve Dr. Hikmet Kıvılcımlı gibi önemli figürler de çıkıyor. Ve kendinize asıl sorduğunuz soru şu oluyor; “Nasıl olur da Nâzım’ı, Dr. Kıvılcımlı’yı bilirken bugüne kadar Fatma Nudiye’den haberim olmamış?” İBB Şehir Tiyatroları’nın “Yaftalı Tabut” oyunu bizi Türkiye tarihinin en hareketli günlerinde yazdıklarıyla, eylemleriyle, aşklarıyla tam manasıyla yaşamış bir kadının anlatısıyla buluşturarak ilk kadın oyun yazarına geç kalmış bir saygı duruşu esasında. Ve Fatma Nudiye olma sırası kendisine gelip de o kırmızı karanfil yakasına iliştirildiğinde başkalaşan kadınlar; Bensu Orhunöz, Ceren Hacımuratoğlu, Lale Kabul, Nazan Yatgın Palabıyık, Selin Türkmen, Şenay Bağ, Yeşim Mazıcıoğlu… Fatma Nudiye’nin cesaretinin bulaşıcılığını hem birbirlerine hem de izleyicilere öyle samimi geçiriyorlar ki. Bedeni Sofya’da dinlenmekte olan Fatma Nudiye Hanım’ın fikirlerinin dünyanın bütün coğrafyalarında tüm kovuşturmalara inat yaşaması ise ne mutluluk. Haykıran anlamına gelen Nudiye’nin sesine bir yerlerde kulak vermek istersiniz belki.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir